BİR DELİNİN GÜNCESİ-ASLI ERDOĞAN


Yeni yılın ilk günlerinde tanıştığım yazar, Aslı Erdoğan oldu. İyi de oldu. Sevgili Aslı Erdoğan'ın Bir Delinin Güncesi, bir deneme kitabı. 50 kısa denemesi var. 

Yazarımız 1967 doğumlu, birçok ödülü var. 

Yazdıkları rahatsız edebilir, kendisi de zaten rahatsız olmamızı istiyor. Bildiğimiz şeyleri süslü cümlelerle tekrar yazamayacağından bahsediyor bir yazısında. Kalemi sert. Köşe yazarlığı yaparken biraz daha yumuşak yazmasını tavsiye edenler oluyormuş, o bunu hiç yapamamış, yapamam diyor zaten.  "Sadece yarayı, yıkımı, yokluğu, kurbanı dillendirmek adına yazdım" demiş Aslı Erdoğan...  Aynen kendisinin de dilediği gibi bazı cümleleri beni sarstı, bazı katılmadığım taraflar da oldu. Aslında zaten olması gereken bu değil midir? Sürekli onaylayacağımız cümleleri okuyacaksak okumanın ne anlamı var? Ben sevdim Aslı Erdoğan okumayı.

Bazen cehennemi yazmış diye düşündüğüm oldu okurken. 

Cehennemden cenneti yaratmak mümkün müdür? Düşündüm, düşündürdü. Oysaki o sadece cehennemi yazmıştı. İnsan böyle dedim kendi kendime, o hiç kurtulmaktan bahsetmemişti yazılarında. O yüzden okumak önemli, o yüzden görmek önemli işte. O yüzden edebiyat önemli...

Görmek bu kirlenişi, bu bulanıklığı ve bu sayede cehenneminden cenneti yaratmak zihninde yani fikrinde, yani fikrin de sen olduğuna göre, sende cenneti yaratmak mümkün. 

Okurken kendim için not aldığım ve sizlerle paylaşmak istediğim birkaç alıntı:

"Yalnızlığı iyi tanıyan insanlara özgü beklentisizliği. Kendi düş ağacını budamış, dünyayla hesabını süresiz ertelemişti."

"Hayatınızdaki her şeyin, biraz boş bulunsanız kayıp gideceğini sezdiğiniz anları bilirsiniz (Bilir misiniz?); ya da aslında dünya bir anlığına boş bulunsa, arka kapıdan sıvışacak olan sizsinizdir.(Kim olduğunu düşünmek zorunda kalmayanlar ya hep kazananlardır ya da vurdumduymazlar...)

"Oysa, tek tutkunun sahip olma tutkusu, tek özgürlüğün tüketme özgürlüğü sanıldığı bir dünyada, "erdem" uslu bir boyun eğiş, süregiden her şeyin onayı olarak sunulmaz mı?"

"En korkunç yalan, yansımasını ötekinin gözlerinde gördüğümüz yalandır. İşte bu cehennemden kaçmalı. Koşmalı. Yalınayak, cebindeki paraların, kimliklerin, anahtarların ağırlığından kurtulmuş, günebakanlara, denize, yaşama doğru..."

"Gawron'dan ve onun adsız, kayıp yüzlerinden öğrendim ki, düşenler olduğu gibi, bir de düşmeyenler, asla, hiçbir koşulda düşmeyenler var. Devrilseler bile düşmeyenler... Yaşamın fazlasıyla acımasız kesildiği, kimsenin gözünün yaşına bakmayan bir iktidar oyunu gibi göründüğü zamanda bu resme sığınabilirsiniz. Kendimizi, - belki nedensizce, belki değil- düştü düşecek gibi hissettiğimizde, ağır bir maske tarafından yeryüzüne çekiliyormuşçasına, kapaklanmamıza ramak kaldığında... Bizi ayakta tutmaya hazır bir çift görünmez kolun varlığına belki böyle inanabiliriz..."
(Gawron Polonya Direniş Örgütü'ndenmiş, çok güzel çizimleri varmış. Emir üzerine SS barakalarını gül çizimleriyle donatmış. Savaştan sonra bir daha hiç çizim yapmamış.)

Bir sonraki Aslı Erdoğan kitabı "Kabuk Adam" olacak. 

Sevgiyle...













6 yorum:

  1. aslı erdoğan. kitapları da kendisi de ilginç değil miiii :) hayatı da ilginç :)

    YanıtlaSil
  2. Kitabı inceleyeceğim. Paylaşım için teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Asli Erdogan merak ettigim ancak hic okumadigim yazarlardan. Not alacagim bu kitabi tesekkürler ��

    YanıtlaSil

Benden-DEVAM ET

Hissediyor musunuz siz de bilmiyorum? Her an değişiyor ve dönüşüyoruz. İyiye veya kötüye. Direksiyon bizde, nereye kıracağımız bize bağlı...