KAYIP ZAMANIN İZİNDE- SWANN'LARIN TARAFI- MARCEL PROUST



2018 bitmeden önce kendim için büyük bir şey yaptım ve Marcel Proust okumaya başladım. Bu yıl kendime yaptığım yatırımların en iyilerinden biri diyebilirim. 

Kayıp Zamanın İzinde isimli dev eser yedi ciltten oluşuyor, şöyle ki:

Swann'ların Tarafı
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Guarmantes Tarafı
Sodom ve Gomorra
Mahpus
Albertina Kayıp
Yakalanan Zaman

Ben henüz ilki olan Swann'ların Tarafını bitirdim, bir akşam yemeğine davetliymişim de henüz sadece çorbanın tadına bakmışım gibi hissediyorum kendimi çünkü bu çorbanın tadı bildiğim tüm çorbaların tadından farklı. 

Kitap üç bölümden oluşuyor: Combray, Swann'ın Bir Aşkı ve Memleket İsimleri. Combray'da çocukluk zamanlarından bahsedilmiş, çocukluğunda yaşadıkları, çocukluk algısı ile hissettikleri, ailesi, halası, çevresi...İkinci bölümde Swann'ın aşkını, nasıl aşık olduğunu, anılarını, yine kişileri nasıl çözümlediğini okuyoruz, üçüncü bölümde birinci bölümde yaşadığı çocukluğun devamı niteliğinde diyebilirim. Mükemmel kurgulanmış fakat kurgusundan ziyade beni en çok etkileyen sanırım tüm okuyanları da aynı şekilde etkileyen özelliği; bir olayı anlatırken o anda yaşadığı bir hissi bir anıyı tüm duyularıyla hissedip yazmış gibi, bize de hissettirebiliyor olması ve bu anıların, bu anların nerelere bağlandığını, bizlere neler çağrıştırdığını anlatabiliyor olması. Şimdiye dek bana hiçbir yazarın anlatamadığı şeyleri anlattı. Buz altında kalmış insan gizlerinin, hislerinin, tepkilerini n, çözümlemeleri gibi geldi. 

Proust beni bu denli etkileyince hakkında biraz araştırma yaptım. Proust'un aslında bir sinir bilimci gibi çözümlemelerinin olduğu şeklinde yaygın bir kanı oluşmuş. Hatta bir sinestezik olabileceği yönünde bazı düşünceler bile var. Beni hiç şaşırtmadı. 

Olaylar kronolojik bir sıraya bağlı olarak verilmemiş. Bir olay anlatırken o arada zihninizde bir kapı aralıyor ve sanki bizi o kapıdan tahmin edemeyeceğimiz bahçelere götürüyor, ıhlamuruna  madlen batırdıktan sonra yaşadığı gibi; "...tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kaseye attıkları silik kağıt parçalarının, suya girer girmez çözülüp şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer çiçek, ev, insan olduğu oyunlarındaki gibi, hem bizim bahçedeki, hem M. Swann'ın bahçesindeki bütün çiçekler, Vivonne nehrinin nilüferleri, köyün iyi yürekli sakinleri, onların küçük evleri, kilise, bütün Combray ve civarı şekillenip hacim kazandı, bahçeleriyle bütün kent çay fincanımdan dışarı fırladı. "

Romanda yer alan bir diğer özellik de (beni meraklandıran) Swann isimli kahramanımızın tablolar da gördüğü figürlerle hayatında yer alan insanlar arasında bağlantı kurması. Aşık olduğu kadını, Boticelli tablolarında yer alan kadınlara benzetmesi yada gördüğü birini Bellini'nin meşhur Fatih Sultan Mehmet tablosundaki Fatih'e benzetmesi gibi (bazılarında görünümü, bazılarında mimiği yada bakışı olabilir) Kitapta,tabloların isimleri geçtikçe açıp internetten resimlere baktım ve gözümde canlandırmaya çalıştım ben de. Bir paylaşım da kitapta yer alan resimleri paylaşmayı düşünüyorum.

İşte size birkaç alıntı:

"Çevremizdeki nesnelerin durağanlığı, bu nesnelerin başka nesneler değil de, onlar olduklarından emin olmamızın, yani düşüncemizin onların karşısında durağan olmasının zorunlu bir sonucudur belki de."

"Alışkanlık! Zihnimizin haftalar boyunca geçici bir düzende azap çekmesine göz yuman alışkanlık, ama o olmasa, kendi imkanlarıyla sınırlı kalan zihnimizin, bize içinde yaşanabilecek bir barınak sunamayacağı için, her şeye rağmen bulduğu zaman sevindiği, o becerikli ama ağırkanlı düzenleyici!"

"Ne var ki, hayatın en önemsiz ayrıntıları açısından bakıldığında bile, insan, herkesin gözünde özdeş, isteyenin bir şartnameyi yada vasiyetnameyi inceler gibi inceleyebileceği maddi bir bütün teşkil etmez; sosyal kişiliğimiz, başkalarının süşüncesinin yarattığı bir şeydir.'Tanıdığımız birini görmek' diye adlandırdığımız basit bir eylem bile, kısmen zihinsel bir eylemdir. Baktığımız insanın dış görünüşünü, ona ilişkin bütün kavramlarımızla doldururuz ve gözümüzde canlandırdığımız bütün içinde, hiç şüphesiz bu kavramlar daha fazla yer tutar."

"Geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. Geçmiş, zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacağı duygunun) içinde gizlidir. Bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamız ise tesadüfe bağlıdır."

"...hayatın hayal gücü zenginliğine hayran olmak isteyen ve en arzulanır şeyin ne olacağını düşünmek gibi zor bir meseleye uzun süre yoğunlaşamayan zihni, o gece yaşadığı ıstırapla henüz aklından geçmeyen ama tohumları atılan hazlar arasında zorunlu bir bağlantı kuruyordu.."

Kitap insanlarla ilgili olduğu kadar kendimle ilgili de farkındalık yarattı ben de. İkinci kitap için heyecanlıyım fakat bir çırpıda bitmesini istemiyorum. 

Herkese keyifli okumalar dilerim.






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benden-DEVAM ET

Hissediyor musunuz siz de bilmiyorum? Her an değişiyor ve dönüşüyoruz. İyiye veya kötüye. Direksiyon bizde, nereye kıracağımız bize bağlı...