KOLERA GÜNLERİNDE AŞK-GABRIEL GARCIA MARQUEZ


Marquez'in 1985 yılında kaleme aldığı roman, 19. yüzyılda başlayıp bir ömür süren bir aşkı konu alıyor. Aşkın birçok halini anlatıyor bize.

Yazarımız büyülü gerçeklik akımının ustalarından. Büyülü gerçekliğin en önemli özelliğı, her duyguyu zıt halleriyle birlikte konu alması bana göre. Okurken zihnimi oradan oraya sürükledi ve sürekli düşündürdü, yordu bile diyebilirim. Tabiki bu yorgunlukların en güzeli çünkü düşünürken yoruluyorsunuz.

İnsanın karmaşık yapısında, aşk denilen duygunun farklı boyutlarda, farklı şekillerde yaşanabildiğini, aynı kişilerin yaşamın getirdikleri ile birlikte birçok halini anlatıyor bize.

Yaşanmışlığın insan tanıma üzerine bizlere tecrübe kazandırdığına mutlaka katılıyorum ama insanın hayal bile edemeyeceği karakterler var hayatta ve okumanın bu yönümüzü de çokça geliştirdiğini düşünüyorum. Onlarca kişi, yüzlerce his tanımış oldum.

Florentino Ariza, Fermina Daza'yı tam elli üç yıl, yedi ay, on bir gün bekliyor. Beklerken iki tarafın da yaşadıkları hayatı daha doğrusu bir ömrü okuyoruz. Böyle bir ömürde sanki hissedilebilecek ne varsa anlatmış bize. Dönemin kolera salgını ve yine dönemin toplumsal karmaşası içinde yaşananlar.

Romanın kurgusu mükemmel, her satır okumaya değer. 394 sayfalık bir eser. Orijinal adı"El Amor en Los Tiempos del Colera". Benim elimdeki kitap 2009 basımı.

Roman, sinemaya da uyarlanmış. Yönetmeninin, filmin çekilmesi için Marquez'i çok zor ikna ettiğini okumuştum. Filmi izlemeye korkuyorum çünkü kitabı olan filmler malesef kitabın yoğunluğunda duyguyu yaşatamadığı için hayal kırıklığı olabiliyor.

Size kitaptan birkaç alıntı:

"Her şeye karşın, yüreğin belleğinin kötü anıları sildiğini, iyileri büyüttüğünü, geçmişe katlanmayı bu hile sayesinde başardığımızı bilmeyecek kadar gençti daha."

"İnsanların her zaman annelerinin onları dünyaya getirdiği zaman doğmadıkları, yaşamın onları bir kez daha, hem de sık sık kendilerinden doğmaya zorladığı düşüncesine kaptırdı kendini."

"Felaketlerde aşk daha yüce daha soylu olur."

"Yaşamın yıprattığı iki yaşlı evli insan gibi, tutkunun tuzaklarının ötesinde, umudun acımasız olaylarının, hayal bozumlarının yanılsamalarının ötesinde, sessizlik içinde yaşıyorlardı: aşkın ötesinde. Çünkü ne zaman, nerede olursa olsun, ama en çok da ölüme yaklaşıldıkça aşkın aşk olduğunun bilincine varmaya yetecek kadar yaşamışlardı birlikte."

"Ölümden çok yaşamdı sınırsız olan."

Keyifli okumalar.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benden-DEVAM ET

Hissediyor musunuz siz de bilmiyorum? Her an değişiyor ve dönüşüyoruz. İyiye veya kötüye. Direksiyon bizde, nereye kıracağımız bize bağlı...