ÇOCUKLUĞUM-MAKSİM GORKİ



Maksi Gorki'nin ünlü üçlemesinden ilki olan Çocukluğum, 1913 yılında kaleme alınmış. Bu üçleme (Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim) yazarın kendi hayatını anlatmaktadır. Kendi hayatı olduğu için daha da ilgiyle okumama sebep oldu çünkü bir Maksim Gorki nasıl olmuş meraklanmıştım. (Henüz Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim'i okumadım.)

"Gorki" aslında yazarın takma adı  ve "acı" anlamına geliyormuş. Gerçekten de Gorki adına yaraşır bir çocukluk geçirmiş. Küçük yaşta babasını kaybettikten sonra ninesi ve dedesi ile yaşamaya başlıyor. Yoksulluk, sokaklar, şiddet, üvey baba, miras düşkünü akrabalar, ölüm, baba özlemi ile örülü çok kötü bir çocukluk geçirmiş. Tüm bu kötülüklerin sarılı olduğu çevresindeki ve hayatındaki en önemli karakterin ninesi olduğunu görüyoruz. Böyle karakterler sayesinde mi dönüyor dünya acaba diye düşünmeden edemiyorum? Gerçekten de onlar hep varlar, kılavuz olmak için gelmişler dünyaya. Doğuştan bu yetilere sahip insanlar. Bir kılavuzsanız, bunun için illa bir "guru" yada bir "yeronda " olmanıza gerek yok değil mi?

İnancın yavaş yavaş anlaşılmaya başladığı yaşlar da o da bazı şeyleri sorguluyor. Şöyle ki; ninesinin tanrısı ile dedesinin tanrısının çok farklı olduğundan bahsediyor, ninesinin tanrısı hep sevgi dolu, dedesinin tanrısı ise çok sert. Çünkü dedesi şiddette başvuran, baskıcı biri. Ama sürekli hem ninesi hem de dedesi tanrıya dua ediyorlar. O da çocuk yaşında aynı tanrıya dua ediyor olamadıklarını düşünüyor sanırım, zaman zaman hepimizin hissedebildiği gibi.

Ben kitabı okuduktan sonra birkaç arkadaşıma daha tavsiye etmiştim, bazıları çok acıklı ve sıkıcı buldular. Ben ise hep çok severim bu kitabı. Şu etten ve kemikten oluşan insanın aslında ruhunun hamur gibi yoğurulmaya çok müsait olduğunu, herkesin hayatını ve kim olduğunu kırılma noktalarının etkilediğini ve çocukluğun kim olacağımız yönünde hayatımızı nasıl şekillendirdiğini görüyorum. O yüzden okurken arabeskmiş gibi değil de gerçekten birinin yaşadıkları, hayatı diye okumak ve empati yapmaya çalışmak daha doğru olur.

Kitaptan bir kaç alıntı ile bitireyim:

"Ninem Tanrı'nın adını, büyükbabam kadar sık ağzına almazdı, ama yine onun Tanrı'sını kendime daha yakın bulurdum; ondan korkmaz, yalnız utanırdım; öyle ki bu yüzden nineme hiç yalan söylemezdim. Bu kadar iyi Tanrı'dan bir şey saklamak olanaksızdı ve böyle bir istek aklımın ucundan bile geçmiyordu."

"Hayatımız bizi her türden rezil, aşağılık yanlarının bolluğu ile şaşırttığı kadar; bunca pisliğin, rezilliğin ortasında aydınlık, insancıl bir hayat yaratacağımıza ilişkin sarsılmaz bir umudu var eden ışıltı, sağlıklı, yaratıcı, insancıl, iyi bir şeylerin karşı konulmaz biçimde gelişip durmasıyla da şaşırtır."

Her çocuğun çevresinde bir kılavuzun olması dileğimle...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benden-DEVAM ET

Hissediyor musunuz siz de bilmiyorum? Her an değişiyor ve dönüşüyoruz. İyiye veya kötüye. Direksiyon bizde, nereye kıracağımız bize bağlı...